Fazla kişiyle oynanan bu oyunda nesneleri bir çember etrafında sıralı bir şekilde diziyoruz. Miniklerimiz ise düdük sesini duyana kadar bu nesnelerin etrafında koşuyor. Düdük sesi gelince nesneyi alıp ortadaki çembere hızlıca koyuyoruz. En son yapan ise eleniyor.
Bildiğimiz prenses çizimini unutalım. Size daha da güzel bir şekilde prense çizimini öğretecek bu etkinliği dikkatlice yapmaya çalışın. Detaylar videoda.
5 veya daha fazla cam bardak ayarlayalım. Bardaklarının her birinin içerisine farklı miktarda su doldurduktan sonra masaya belirli aralıklarla dizelim. Tahta bir çubuk sayesinde bardaklara hafifçe dokunup müzikal sesler çıkmasını sağlayalım.
Gece vaktidir, çiftlikteki hayvanların hepsi uyurken uzaklardan bir Sirkten ses gelir. Gelen bu ses nedeniyle uyanan küçük bir kuzu o sese doğru ilerler. Neyse ki Bitzer buna engel olur. Fakat sabah olduğunda kuzu yine kaybolmuştur.
Bir zamanlar ülkenin birinde Pamuk Prenses adında çok güzel ve iyi yürekli bir kız yaşarmış. Üvey annesi olan kötü yürekli kraliçe Pamuk Prenses'in güzelliğini hiç çökemez onu kıskanırmış.
Bir zamanlar her biri birbirinden güzel tam 12 kızı olan bir kral yaşarmış. 12 Prenses kocaman çok güzel bir odada birlikte kalıyorlarmış. Kral kızlarına gözü gibi bakıyor gece olup da prensesler yataklarına yattığı zaman onları korumak için odalarından çıkmalarına izin vermiyormuş.
Çok çok eskiden ülkelerin birinde ama sanırım Akdeniz kıyısındaki ülkelerin birinde, iki oğlancık yaşarmış. Şimdi, “Akdeniz kıyısındaki ülkelerden birinde yaşadıklarını nereden biliyorsunuz?” diyeceksiniz biliyorum. Haklısınız tabii. Sizlere sakız ağacının öyküsünü anlatacağımı; sakız ağacının da yalnız Akdeniz kıyısında yetiştiğini söylemedim, değil mi? Ama şimdi öğrendiniz işte.
Bir zamanlar şirin bir ev, o şirin evde de şirin bir akvaryum varmış. Akvaryumun içindeki balıkların güzelliğini bir gören bir daha unutamazmış. İçinde sadece bir tane çirkin balık varmış. Akvaryumun sahibi onu çoktan atarmış atmasına ama küçük kızını kıramıyormuş. Küçük kız da balığın çirkin olduğunu görüyormuş ama onun yalvarır gibi bakmasına onun diğer balıklar tarafından küçümsenmesine dayanamıyormuş.
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman için kalbur saman içinde dağlarda yaşayan tavşanlarla tilkiler durmadan kavga ederlermiş. Tavşanlar tilkilerden daha hızlı koştukları halde yine de onlarla başa çıkamazlarmış. Çoğu kez yiyeceklerini kaptırırlar, karşı koyacak olsalar bu sefer de yerlerinden yutlarından olurmuş.
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, cinler cirit oynarken su eski evin içinde. Ben diyeyim su ülkede, siz deyin bu ülkede bir adam yasarmis. Ama ne yasadigina sükreder, ne günesten, ne yagmurdan sevinirmis. Agzindan bir gün güzel bir söz isitmemis kimsecikler.
Bir vamis, bir yokmus. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, ormanlardan bir ormanda bir kurt yasiyormus. Bir zamanlar uludu mu dagi tasi inleten, gölgesini gören hayvanlara bile korku saçan bu kurt, yillar geçtikçe gücünden, kuvvetinden çok sey kaybetmis. Artik eskisi gibi "hoop" deyince av bulamiyormus. Hatta aç kaldigi günler bile oluyormus.
Necati uykudan uyanır ve dışarıda Horoz Feridun'un sesini duyar. Evden çıkan Necati otobüs durağına gider ve gelen otobüse biner. Necati sıraya uymadan otobüse biner. Otobüste ayakta yolculuk eden Necati otobüsün aniden fren yapmasıyla bir kadını yere düşürür. Bunun üzerine otobüstekiler Necati'yi otobüsten atar.
Ay dede ay dede senin evin nerede. Hep yakın ol bize yıldız kalsın geride. Her gece gökyüzü kapkaranlık oluyor. Dağlara kırlara bir sessizlik doluyor
Bir varmış bir yokmuş. Bir baba kurt ailesine yiyecek bulmak için ormanda avlanmaya çıkmış. Birden bir ses duymuş ve etrafına bakınmış. Çalıların arasında esmer küçücük bir insan yavrusu görmüş. Uzaktan olanları izleyen Kaplan Shere Kahn, kurdun bebeği götürdüğünü görünce çok sinirlenmiş.
Polyanna, sapsarı saçları gülümseyen yüzüyle etrafa neşe saçan 10 yaşında küçük bir kızmış. Fakat küçük yaşta annesi ve babasını kaybetmiş ve tek başına kalmış. Bir süre kimsesizler yurdunda yaşamış.
Ormanın kenarında bir evde annesiyle birlikte yaşayan küçük bir kız varmış. Küçük kız ne zaman dışarı çıksa büyükannesinin onun için ördüğü kırmızı başlıklı bir pelerin giyermiş. O yüzden herkes ona Kırmızı Başlıklı Kız diye seslenirmiş.
Bir varmış bir yokmuş. Ülkenin birinde kralın onbir oğlu ve bir kızı yaşarmış. Kralın karısı hastalanıp ölünce kral yeniden evlenmiş. Fakat bu yeni kraliçe kötü kalpli bir büyücüymüş aslında.
Bir zamanlar ülkenin birinde kendini beğenmiş kibirli bir kral yaşarmış. Bu kral yeni elbiselere bayılır bütün parasını şık görünebilmek için harcarmış.
Bir çiftlikte sevimli bir ördek ailesi yaşıyormuş. Anne ördek yumurtalarının üstünde oturmuş, yeni yavrularının yumurtadan çıkacağı zamanı bekliyormuş. Tam yedi yumurta varmış çatlamayı bekleyen. Güneşli bir sabah nihayet yumurtalar çatlamaya başlamış. Biraz sonra altı sevimli ördek yavrusu neşeyle yumurtalarından çıkmışlar.
Bir zamanlar bir sarayda çok güzel prenses yaşarmış. Bir gün kral olan babası ona doğum gününde altından top vermiş. Sarayın bahçesinde sürekli bu altın topla oynarmış. Bir gün küçük bir gölün kıyısına giderek orada topla oynarken elinden düşerek göle düşmüş. Prenses çok ağlamış bu sırada yakınlardan bir ses gelmiş. Prenses karşısında konuşan bir kurbağa görünce çok şaşırmış.
Bir varmış bir yokmuş. Ülkenin birinde çok güzel bir saray varmış. Bu sarayda güzeller güzeli bir kraliçe yaşarmış. Mutlu olabilmek için tek dileği varmış, güzel bir kız çocuğu sahibi olmak. Bir kış günü kraliçe dikiş dikerken parmağına iğne batmış. Hemen bir dilek dilemiş.
Niloya duvarda duran kemençeyi çalmak ister. Ama bu işte henüz çok acemidir. Önce annesi, sonra Mete, sonra abisi bu bozuk keman sesine dayanamaz. Sonunda köydeki kuşlar dahi kaçmak ister. Dedesi Niloya’ya kemençe çalmayı öğretmeye karar verir. Ama bu epey zor bir iştir.
Karıncalar bir tekne ile su üzerinde şarkılar eşliğinde ilerlemektedir. Karıncalar, teknenin ilerlemesini sağlayan küreği suya düşürür ve karıncalar akıntıya doğru hızla ilerlemektedir. Tekneden bir karınca etrafa bağırarak yardım istemektedir. Bu yardım sesini duyan Maya onların yardımına koşar.
Sıcak bir yaz günü Maya ve arkadaşları bunalmış durumdadır. Biraz ileriden bir ses gelmektedir. Gelenler dereden su alıp giden karıncalardır. Fakat derede su kalmamıştır. Daha sonra uzaklardan yine bir ses gelir ve gelenler su arayışındadır.
Ege ve Gaga bahçede kurbağa sesi duyarlar. Havuza bakarlar yok, çimleri çiçekleri ararlar yok. Sonra sesin fidan dikmek için kazılmış dar bir çukurdan geldiğini anlarlar...
Benim şirin otobüsüm, çocuk tekerlemeleri eşliğinde ilerleyen otobüsümüzün başından geçen maceraların dokuzuncusunu izliyoruz. Sarı renkli otobüsümüz yolcularıyla giderken arka taraflardan bir itfaiye arabasının sireni duyulmaktadır.
Ruby ve babası tutkal ile oyuncak bebek yapmaktadır. Ruby oyuncak yapımından sonra odasına geçerek Çako ile birlikte Gökkuşağı Kasabası'na gider. Kasabaya gittiklerinde başkan onları karşılar ve bir gösteri için hazırlanmalarını ister.
Ruby bahçede oyuncakları ile oynarken çalılıkların arkasından bir ses geldiğini oyuncak arkadaşlarına söyler. Bu esnada Gökkuşağı Kasabası'ndan birinin yardıma ihtiyacını olduğunu duyar. Ruby, oyuncak ayısı ile birlikte Gökkuşağı Kasabası'na gider ve macera başlar.
Jeron ve Jet havada kanadım sende diye bir oyun oynayarak güzel vakit geçirirken bir teslimat haberi alan Jet gideceği yer için bilgiler alır. Teslimat için İngiltere doğru yola çıkan Jet'i yeni bir macera beklemektedir. Teslimatı bir prensese yapacaktır.
Kahramanlarımız sessiz bir ormanda dinlenmeye karar verdiler. Biraz oturup dinlendikten sonra Pikachu buradan hızlıca uzaklaşır. Ash ve arkadaşları Pikachu'yu kovalar ve vahşi Pikachu'ların olduğu bir yere doğru giderler. Etraftaki Pikachu'lar önce Ash'in Pikachu'suna karşı biraz yabancılık çekseler de daha sonra gruplarına onu alırlar.
Niloya bayram elbisesini giyip ailesine gösterir. Anne ve babası çok güzel olduğunu söyler ve dedesi ile nenesinin bayramını kutlamasını ister. Dedesi ve nenesi de Niloya'ya çeşitli hediyeler verir. Bu durum Niloya'nın hoşuna gidince Tosbik'e "Hadi sen de benim elimi öp" der.
Caillou, büyük bir heyecanla parka gider ve orada güzel bir müzik sesi duyar. Müzik kısa sürede bitince Caillou biraz hüzünlenir. Büyükannesi bu durum karşısında Caillou'ya piyano çalmasını söyler. Caillou'nun müzik heyecanı nasıl devam edecek beraber izleyelim.